Sınav Kaygısına Çözüm Aramak
Sınav kaygısı, yalnızca sınav kaygısı değildir. Nasıl öksürük veya ateş bir hastalık değilse, öksürüğe veya ateşe neden olan sorunu bulmak gerekiyorsa sınav kaygısını da kendi başına bir sorun olarak görmek genellikle tedavinin etkisiz veya eksik kalmasıyla sonuçlanır. Diğer tüm tıbbi problemlerde olduğu gibi nedenlerinin sorgulanması gerekir. Çünkü bu sorunla başvuran hastalarda sınav kaygısı hemen daima daha geniş bir fotoğrafın bir parçasıdır yalnızca veya daha genel bir sorunun belirtisidir diyelim.
Yeterli istatistik çalışmalar elimizde olmasa da sınav kaygısına Panik Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Sosyal Fobi gibi bir kaygı bozukluğunun eşlik etmesine klinisyenler alışıktır. Ne yazık ki sık gördüğümüz başka bir durum ise insanların okul yılları ve meslek seçimi yapıldığı yaşları geçtikten sonra, çalıştığı iş yerinde bir sunum yapmak veya ehliyet sınavına girme durumunda kalması halinde yaşadıkları stres ve kaygıya bağlı olarak doktora başvurmalarıdır. Çözümü mümkün olan bir problemin kişinin tüm ortaokul, lise ve üniversite hayatını etkilemesinden çok sonra doktora başvurması ülkemizde sık görülen bir durumdur. Bunun temel nedeni, sınav kaygısının bir kaygı bozukluğu belirtisi olarak adının konmasındaki gecikme ve bu zorluğun çözülebilir bir problem olduğunun bilinmemesidir. Çoğu zaman ”bizim çocuk hırslı, bizim çocuk çekingen” tarzı yorumlarla konunun ele alınması gecikmekte, gecikilen yıllar boyunca öğrenci ihtiyacı olan tedaviye ulaşamamaktadır. Zaten özgüven eksikliğine dayalı bir problem yaşayan kişinin durumu bir kusur veya güçsüzlük olarak algılaması, öğrenciyi yetiştiren ailede çoğu zaman mükemmeliyetçi/başarı odaklı tutumlar görülmesi, meselenin çözümü için doktora başvurulmasını geciktirebilir.
Sınav kaygısı, kişinin girdiği sınavların çoğunda belirgin olarak ortaya çıkan titreme, bulantı, baş dönmesi, ateş basması, terleme gibi bedensel belirtiler ve başarısız olacağı, değersizlik-suçluluk düşüncelerinin eşlik ettiği bilişsel çarpıtma ve belirtilerle karakterizedir. Bazen sadece aklının donduğu, düşüncesinin durduğu yönünde bir yakınması olabilir. Kişi bu belirtilerin sınav öncesi hafta veya günlerde, sınavdan hemen önce veya sınav anında yoğunlaşmasından yakınır.
Tedavi stratejileri açısından kişinin etkileşimde bulunduğu aile, okul, toplumsal koşullar, üniversite sınavı gibi önemli bir sınava ne kadar vakit kaldığı gibi faktörler önemlidir. Sınav sırasında veya öncesinde yaşanan kaygı belirtilerinin çözülmesinde, yakınması bulunan kişi için sınavın nasıl bir kişisel anlama büründüğünün çözümlenmesi temel tedavi konusudur. Ailenin yapısı ve beklentileri, toplumsal/ekonomik koşullar ve kişinin bu ilişkileri kendi içinde nasıl işlediği sınav kaygısının temelini teşkil eder. Bu duruma dair içgörü gelişmesi kuşkusuz şikayetin şiddetini azaltmaktadır. Bu faktörlerin değerlendirilmesiyle kişiye terapötik ve medikal tedavi(ilaç tedavisi) önerilir. Gevşeme teknikleri ve kaygı giderici ilaçların kombine kullanımı yüksek oranda fayda sağlar.
Sınav kaygısında en önemli problem sorunun başlangıcının genelde lise çağında olması, kişinin psikiyatrik tedavi arayışına kendisinin giremeyişidir. Ailenin bu soruna ve psikiyatrik tedaviye bakış açısı, çoğu zaman kişinin tedaviye duyduğu ihtiyacın önüne geçer.
Sınav kaygısı yaşayan öğrenci veya yetişkinler çoğu zaman bunun yaygın ve çözülebilir bir problem olduğundan haberdar değildir, sorunla kendi içinde baş etmeye çalışır. Eğer söz konusu olan genç bir insansa, bazen ailenin bu durumu bir sorun olarak kabullenmesi ve yardım arayışına geçilmesi de zor olabilir. Tüm kaygı bozukluklarında olduğu gibi tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar yol alınacağı unutulmamalıdır.
Dr. Yunus Emre Koçak